top of page
Yazarın fotoğrafıHavva Nur KAN

HASTALIKTA, SAĞLIKTA, BİRBİRİMİZİ ALDATANA DEK


Romantik ilişkilerde aldatma konusunu anlamak, incelemek ve kesin bir sonuca varmak oldukça zor. Psikoloji literatürü başta olmak üzere, farklı alanlardan farklı çalışmalar aldatmanın nedenlerini analiz edebilmek için konuya değişik yönlerden yaklaşsa da, şimdilik kesin bir çözüm sunulamıyor.


Aldatma, “partnerin onayı olmadan, birincil ilişki dışında biri ile duygusal ve cinsel bir yakınlık paylaşmak” olarak tanımlanabilir (Fife, Weeks ve Gambescia, 2008). Durumu daha anlaşılabilir kılmak amacıyla, aldatma davranışı; fiziksel aldatma, duygusal aldatma ve sanal aldatma olarak üçe ayrılabilir.

1) Fiziksel Aldatma: Birincil partner harici biri ile cinsel ilişkiye girme, öpüşme, dokunma veya sarılma gibi fiziksel temasları içerir.

2) Duygusal Aldatma: Partnerinden başka birine aşık olma, hoşlanma veya duygusal yakınlık hissetme gibi durumları içermektedir.

3) Sanal Aldatma: Nispeten daha net olan fiziksel ve duygusal aldatmanın yanında, sanal aldatma biraz daha karmaşık olarak görülmektedir. İnternet öncesi dönemde, kadınlar ve erkekler, partnerlerini hangi durumlarda aldatmış sayılabilecekleri konusunda hemen hemen aynı fikirdeydiler. Kişi, eşinden başka biri ile cinsel veya romantik bir birliktelik içerisinde ise, eşini aldatmış sayılırdı. Gece kulübe gitmek gibi netleştirilmesi gereken bazı durumlar olsa da, her şey oldukça açıktı. İlişkiler konusundaki tüm bu berraklık, dünyamızın dijitalleşmesi ile birlikte bir anda bulanıklaştı. Kadınlar ve erkeklerin, aldatmaya karşı oldukça farklı algıları oluşmaya başladı. Örneğin; “Haftada birkaç kez, 15-20 dakika porno izlersem, aldatmış sayılır mıyım?”, “Porno izlediğim sırada mastürbasyon yapmazsam, bu aldatma sayılır mı?”, “Çocukluk aşkıyla Facebook’ta ‘flörtleşmek’ aldatma sayılır mı?”, “Kilometrelerce uzakta ve asla buluşamayacağın biri ile internet üzerinden sohbet etmek aldatma mıdır?”, “Tinder gibi buluşma uygulamalarını telefonumda tutmam aldatma mıdır?” gibi sorulara kadın ve erkekler farklı yanıtlar vermektedir. Hatta bazen, eşlerden bir tarafın affedilemez bir aldatma olarak tanımladığı bu tarz durumlar, diğer taraf için zararsız bir davranış olarak değerlendirilebiliyor.


Aldatma konusunda farklı algılara sahip kadın ve erkekler, gösterilen tolerans açısından da farklılık gösteriyor. Erkekler için, genellikle, partnerinin fiziksel aldatma davranışları daha olumsuz bir algı oluştururken, partnerinin duygusal bir ilişki içerisine girmesi ise o kadar da önemli bir tehdit oluşturmayabilmektedir. Tam tersi olarak, duygusal aldatma kadınlar için daha büyük bir tehdit olarak algılanabilmektedir (Fincham ve May, 2017).


Aldatma konusunda kadın ve erkeklerin algılarının farklılaşmasına rağmen, her iki cinsiyet de birincil ilişkilerinden alamadıkları duygusal ve cinsel doyumun kendilerini, aldattıkları partnere yakınlaştırdığını belirtmektedir (Allen ve Rhoades, 2008). Diğer bir ifadeyle, aldatmanın bir şekilde duygusal ve/ya cinsel tatmin sağladığını söylemektedirler. Bu noktada aldatma ile ilgili en büyük yanılgılardan birinin, aldatmanın yalnızca seks ile ilgili olduğunun düşünülmesidir. Aldatma, çoğu zaman “arzu” ile ilgilidir (Perel, 2017). Özel hissetme, görülme, onaylanma arzusu; ya da kısaca, arzulanma arzusu. Kurulan ilişkilerin temelinde, cinsel birliktelik yerine aslında canlılık yatıyordur (Perel, 2017).




Blow ve Hartnett (2005), güvenli bağlanmaya sahip bireylerin partnerlerini aldatma eğilimlerinin daha az olduğu sonucuna dayanarak, dünyaya geldiğimiz ortamın yetişkinlik dönemi ilişkilerini etkilediğini ve aldatma konusunda belirleyici etmenlerden biri olabileceğini öne sürmüştür. Bu doğrultuda, ailesinde aldatma hikayesi olan bireylerin, yakın ilişkilerinde aldatmaya daha yatkın olacağı da belirtilmektedir.


Aldatmanın bir davranış örüntüsü haline gelip gelmediği de (dolayısıyla sürekli hale gelip gelmeyeceği) ayrı bir tartışma konusudur.

“Bir kere aldatan her zaman aldatır” mı?; yoksa “Aldatma tek seferlik bir hata olarak mı kalır?” --> Knopp ve arkadaşları (2017), önceki ilişkisinde aldatan bireylerin, daha sonra yaşadıkları ilişkilerde aldatma olasılıklarının üç kat daha fazla olduğu saptanmıştır.

Anlaşılacağı üzere, ilişkilerin dinamiği beklenilenden daha karmaşıktır. İki kişi bir araya geldiğinde, sözler verildiğinde ve imzalar atıldığında, birbirinden farklı geçmişler, gelecekler, umutlar, kişilik yapıları, bağlanma örüntüleri bir araya gelir. “Ölüm bizi ayırana dek” dendiğinde, “Evet” diye çığlıklar atıldığında, her şeyin sonsuza dek yolunda gideceği öngörülür. Şanslıysanız, beklentileriniz ile kazanımlarınız birbirini tamamlar, yolunuza “o özel kişi” ile el ele devam edersiniz. Eğer şansınız yaver gitmezse, gün gelir tüm inançlarınız başka bir kadın veya erkek tarafından çöpe atılır.

Bu bağlamda psikoloji biliminin işi, karmaşık insan doğasını anlamaktır ve bu noktada epey yol katedilmekle birlikte daha epey de uzun bir yol olduğu bilinmektedir. Tutumları, davranışları, motivasyonları analiz etmek yeterince zorlu iken, iki karmaşık bireyin birbiri ile kurdukları derin ve karmaşık ilişkiyi anlamak daha zordur.


Diğer yandan, iyi ilişkiler yaşayan iyi insanların neden aldattığını anlamak çok daha zordur. Çözüm uzun yıllar alabilecek çalışmalar zinciri kapsamında yüzlerce değişkenin incelemesinde saklı olsa da, şimdilik çiftlerin kendileri ve ilişkileri hakkında belli bir farkındalık seviyesine ulaşmaları ve kendi dinamiklerini analiz etmeleri riskleri kontrol altına alacaktır. Riskler engellenemediğinde, yapılacak en doğru, anlamlı ve saygılı davranış aldatılan eş ile yüzleşmektir.



80 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page