top of page
Yazarın fotoğrafıHavva Nur KAN

ROMANTİK İLİŞKİLERDE “BAĞLANMA YARALANMALARI”



Bağlanma; bireyin, önemli başkalarına yönelik olarak güçlü bağlar geliştirme sürecidir ve busüreç yaşam boyu devam eder.

Ainsworth ve Bowlby (1991) bağlanmayı, bir bireyin hayatındaki önemli kişilerle, özellikle strese yol açan durumlar söz konusu iken, yakınlık araması ve sürdürmesi ile açıklanan duygusal bağ olarak ifade etmiştir.

Yetişkinlikteki romantik ilişki, tıpkı çocuklukta birincil bakıcılarla olduğu gibi, eşe karşı geliştirilen bir bağdır. Yetişkin bağlanması geliştirilirken, çocukluk yaşantılarının etkisinin yanı sıra, romantik ilişkinin kendisi de bağlanmanın oluştuğu bir süreçtir. Bağlanma sürecinde bağlanma figürü genellikle erken yaşlarda birincil bakıcılarken, yetişkinliğe gelindiğinde çoğu zaman romantik ilişkilerdeki eşler olmaktadır

Bağlanma ilişkisi tıpkı çocuklukta olduğu gibi, yetişkin yaşamında romantik ilişkiler bağlamında da birey ve çift için oldukça önemlidir. Çiftlerin çoğu, ilişkileri boyunca duygusal strese yol açabilecek yaşam olayları ya da durumları deneyimleyebilirler. Ancak bu olay ya da durumlar bağlanma ile ilişkili olduğunda, “bağlanma yaralanmalarına” işaret eder.


Bağlanma yaralanmaları; evlilik ve aile terapisi, danışma ve psikoloji literatürlerinde yeni bir kavramdır. Kavram; çocukluk ve yetişkin bağlanması, “Duygu Odaklı Çift Terapisi” ve klinik deneyimlere dayalı uzman tavsiyelerinden ortaya çıkmıştır (Johnson, 1998’den Akt. Millikin, 2000).



Yetişkin romantik ilişkilerinde, kritik ihtiyaç anlarında bağlanma figürünün ulaşılabilir ve cevap verebilir olduğuna dair güvensizlik yaşandığında ve bu güvensizlik travmatik olarak algılandığında, bağlanma yaralanması gerçekleşmektedir.

Bağlanma yaralanmaları, bir eşin diğer eşe “bağlanmanın doğasına zarar veren” bir şey söylemesi ya da yapması ile oluşur. Zarar verici olay, evlilik dışı ilişki kadar büyük ve açık ya da bir aile fotoğrafının dışında kalmak kadar küçük görünen bir şey olabilir.

Johnson (1996) bağlanma yaralanmalarını; “bağlanma ihaneti” ya da “suçu”, yani, bağlanmanın doğasına zarar veren ve şu andaki ilişkiyi aktif olarak etkileyen travmatik olaylar olarak tanımlar.


Bağlanma yaralanmaları, kritik ihtiyaç anlarında ihanet ve terk etme ile şekillenen, insan iletişiminin ihlali gibi algılanabilir. Bu ihlaller, bağlanmada güvensizlik oluşturabilir ya da var olan güvensizliği alevlendirebilir. Bu olaylar yaralanan eşler için travmatik olarak düşünülebilir. Aşırı korku ve çaresizliğe neden olur ve eğer bu sorun çözülmezse eşler arasındaki güveni ve yakınlığı bir hayli sınırlandırır (Johnson, 1996)


Kişi yaralarına rağmen beraber olmaya devam ettiği partnerine karşı şu düşünceler içinde olur:“Eşimle paylaştığım şeyler azaldı, Eşimle birbirimizden oldukça uzaklaştık, Eşimle yaşadıklarımızın ardından, kendimi terk edilmiş hissediyorum, Bu olaydan sonra, kendime güvenim azaldı, Eşim için önemli olduğumu hissetmiyorum, Eşime karşı duygusal boşluk yaşıyorum, Eşimle yakınlık kurmaktan kaçıyorum.” Tarzında cümleler kurduğu bulgusuna ulaşılmıştır.

Bağlanma yaralanması yaşayan kişiler terapiye gidebilir ve iyi yapılandırılmış bir değerlendirme aşamasında olaya atfettikleri anlama ilişkin olarak danışmanlarıyla konuşabilirler.



294 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page