top of page

ANAKLİTİK DEPRESYON: Bebeklerde Duygusal Yoksunluğun Etkileri

  • Yazarın fotoğrafı: Havva Nur KAN
    Havva Nur KAN
  • 17 Mar
  • 2 dakikada okunur


Rene Spitz, 20. yüzyılın ortalarında bebeklerin duygusal ve fiziksel gelişimi üzerine gerçekleştirdiği çalışmalarıyla, modern çocuk psikolojisinin temel taşlarından birini oluşturmuştur. Spitz’in çalışmaları, özellikle hastaneizm ve anaklitik depresyon gibi kavramların ortaya çıkmasına vesile olmuş, bebeğin sadece fizyolojik ihtiyaçlarının değil, aynı zamanda duygusal bağlanmanın da gelişim için kritik olduğunu ortaya koymuştur.


Spitz’in çalışmasında iki farklı grup bebek incelenmiştir:

Grup 1: Anneleriyle birlikte hapishane benzeri bakım ortamlarında bulunan bebekler. Bu bebekler, bakım süreçlerinde anneleriyle düzenli duygusal temas kurma imkanı bulmuşlardır.

Grup 2: Yetimhanelerde, temel bakım ihtiyaçları karşılanmasına rağmen, duygusal destekten yoksun bırakılan bebekler. Bu bebeklerde, annelerden uzak kalmanın etkileri detaylı olarak gözlemlenmiştir.


Spitz, bu iki grubun gelişimlerini karşılaştırarak, anne-bebek arasındaki duygusal bağın bebeğin genel sağlığı ve gelişimi üzerindeki etkisini değerlendirmiştir.
Spitz, bu iki grubun gelişimlerini karşılaştırarak, anne-bebek arasındaki duygusal bağın bebeğin genel sağlığı ve gelişimi üzerindeki etkisini değerlendirmiştir.

Gözlemler ve Bulgular

1) Duygusal İhtiyaçların Karşılanması

Anneleriyle Birlikte Büyüyen Bebekler:

Bu bebekler, anneleriyle kurdukları düzenli ve sıcak temas sayesinde hem duygusal hem de fiziksel yönden normal bir gelişim göstermiştir. Dokunma, göz teması ve sesli iletişim, onların güven duygusunu pekiştirmiştir.


2) Duygusal Yoksunluk ve Anaklitik Depresyon

Yetimhanede Büyüyen Bebekler:

Temel fizyolojik ihtiyaçları (beslenme, hijyen vb.) karşılanmış olsa da, duygusal bakım eksikliği nedeniyle ciddi gelişim gerilikleri ortaya çıkmıştır. İlk başlarda huzursuzluk ve sürekli ağlama gözlemlenirken, zamanla bebekler sessizleşmeye, çevrelerine karşı ilgisizlik göstermeye başlamıştır.


Bu durum, Spitz’in “anaklitik depresyon” olarak adlandırdığı bir fenomenin ortaya çıkmasına neden olmuştur.




Anaklitik depresyon, bebeğin bakım vereninden uzun süreli ayrılması sonucu ortaya çıkan duygusal ve fiziksel çöküş hali olarak tanımlanır.

Gözlemlenen belirtiler arasında:

• Sürekli ağlama ve huzursuzluk

• Uyku ve beslenme problemleri

• Göz temasının azalması

• Motor becerilerde gerileme ve çevreye ilgisizlik

gibi önemli gelişimsel aksaklıklar yer almaktadır. Bazı vakalarda bu durum, bebeklerin fiziksel büyümesinde ciddi gerilemelere ve hatta ölümle sonuçlanabilecek hastalıklara yol açmıştır.


Rene Spitz’in bebekler üzerinde yaptığı bu gözlemler, duygusal bakımın ve güvenli bağlanmanın, çocuk gelişiminde ne kadar hayati olduğunu göstermiştir. Bu çalışma, sadece psikoloji bilimine değil, aynı zamanda ebeveynlik yaklaşımlarına ve erken çocukluk eğitimine dair yapılan uygulamalara da yön vermiştir. Günümüzde, çocukların sağlıklı gelişimi için duygusal ihtiyaçların göz ardı edilmemesi gerektiğini vurgulayan bu bulgular, aileler ve eğitimciler tarafından hala büyük bir önemle değerlendirilmektedir.







Comments


bottom of page