Geçmiş travmalar, işlenmeyen ve ifade edilmeyen zorlayıcı duygular, üzerinde durulmadan mahzenlere tıkılan acılar bildiğimiz üzere yok olmuyor. Bu çözümlenmemiş duygusal tarih biz bir gün onun varlığını yok saymayı bırakana ve onunla yüzleşene dek içeride bir yerlerden hayatımıza etki etmeye devam ediyor.
Geçmiş acılar, zorluklar, kendimizden bile gizlemeye çalıştığımız kırgınlıklar hayat içinde yaşanan bazı deneyimlerle tekrar su yüzüne çıkarak kişinin bugünkü duygusal dengesini, muhakemesini ve işlevselliğini bozabiliyor.
Yazar ve psikoterapist Alice Miller'a göre, hepimizin derinlerde kendimizden bile gizlediğimiz ve içinde çocukluk acılarımızından parçaların bulunduğu bir arka odamız var. Bu odaya kimseyi sokmamaya ne kadar çabalarsak çabalayalım, mutlaka girecek olanlar kendi çocuklarımız.
Bu tür halı altına süpürdüğümüz, dolaplara sakladığımız bilinçdışı olgular çözülmediği zaman ebeveynlerin çocukluklarına egemen olan trajediler onların kendi çocuklarıyla olan ilişkilerinde de devam eder. Üstelik bu durum farkına bile varmadan kendiliğinden yaşanır.
Kaynak: Alice Miller, Yetenekli Çocuğun Dramı
Görsel: La perspective amoureuse, 1950, René Magritte
Comments