top of page
Yazarın fotoğrafıHavva Nur KAN

SUSKUNLUK SARMALI

“İçindeki her şey susmuş, yüreğinin bütün yaratıcı müziği anahtarı kaybolmuş bir müzik kutusu misali ölmüştü.”

Stefan Zweig


Suskunluk Sarmalı kavramı, 1980’li yıllarda Elisabeth Noelle-Neumann tarafından literatüre kazandırılmıştır. Suskunluk sarmalı kişi/bireyin toplumdan dışlanma ya da yadırganma korkusuyla düşüncelerini dile getirmemesi ya da ertelemesi olarak tanımlanabilir.

Sosyo-psikolojik düşünce ise, kişisel düşüncenin başkalarının ne düşündüğüne bağlı olduğunu araştırmaktadır.


Bireyler Suskunluk Sarmalına Nasıl Dahil Oluyor?

Suskunluk sarmalı, bireyin/kişilerin toplum tarafından kabul görmek için kendi düşüncelerini bir kenara bırakıp suskunluğa bürünmesidir. Toplumda güçlü olan görüşler ana akım kitle iletişim araçlarıyla sıkça beslendiği için çoğu birey içinde bulunduğu durumu sağlıklı şekilde değerlendirememekte ve “korku” güdüsüyle içinde bulunduğu koşullara tepkisizleşmektedir. Sosyo-psikolojik düşünceden kaynaklanan Suskunluk Sarmalı, kitle iletişim araçları aracılığıyla, belli konuların tartışılmasını, halkın görmesinden uzaklaştırma yeteneği üzerinde durmaktadır. Suskunluk sarmalı kavramına en uygun örnek belki de Hitler’in yaptığı iletişim çalışmalarının sonucunda iktidara gelmesi ve bu süreçten sonra yaşanan olgulardır. Hitler, yoğun propaganda ve diğer kitle iletişim çalışmalarıyla birlikte toplumun büyük kısmı üzerinde etkili olmuş ve kitleleri peşinden sürüklemeyi başarmıştır. Dünya tarihi açısından pek çok dramatik vakaya imza atan Hitler’in bu kadar güçlü olmasına ve toplum tarafından sorgulanmamasına yol açan durum suskunluk sarmalıdır. Hitler elindeki tüm “fiziki” ve “iletişim” gücünü kullanarak toplum üzerinde kendi egemen görüşünü sağlamıştır. Hitler gibi düşünmeyen veya ona muhalefet etmek isteyen kişiler ise ya büyük cezalar ya da toplumdan dışlanma korkusu ile suskunluk sarmalının içine sürüklenmiştir. Bu örnek tabi ki demokrasinin olmadığı toplumları yansıtsa da suskunluk sarmalı yine de hayatımızın içinde etkisini farklı boyutlarda göstermeye devam etmektedir.(mahalle baskısı, aile baskısı vs.)




Birey ne zamanki kendi görüşlerinin kitle iletişim araçları tarafından dile getirildiğini görürse, kendi düşüncelerini dile getirebilmek için daha cesur davranabilmekte ve suskunluk sarmalının içinden çıkabilmektedir. Bu nedenle demokratik ve modern toplumların en önemli argümanlarından olan “muhalefet/eleştirel bakış açısı” toplumun suskunluk sarmalına girmesini engellemeye ve demokratik zemini korumaya katkı sağlamaktadır.


Geleneksel kitle iletişim araçlarına ilaveten çevrimiçi(online) medyanın yaygınlaşması insanların bilgiye ulaşım şeklini ve niceliğini değiştirmiştir. Kitle iletişim araçlarından farklı olarak online medyada kişilerin kendi akıllı telefonlarıyla bile oluşturabildiği fotoğraf, video gibi yeni kaynaklar, kullanıcı tarafından oluşturulan içerik sağlanabilir hale geldi. Özellikle sosyal medya platformlarında geleneksel gazetelerden online gazetelere, siyasi partilerden belediyelere tanınmış kişi ve organizasyonların hesapları ile karşılıklı etkileşimin kurulabildiği bir iletişim sağlanabilmektedir. Kitle iletişim araçları kullanıcı tarafından oluşturulmuş içerikle desteklenir hale geldi.


Psikoloji Deneyleri Bize Bu Sarmalı Gösteriyor mu ?

Neumann'ın kendisinden önce yapılmış Asch Deneyi(1950ler) ve Milgram Deneyi (1960'lar) isimli iki psiko-sosyal araştırmadan esinlenerek geliştirdiği Suskunluk Sarmalı Teorisi'nin çevrimiçi medyada analiz edilmesiyle ilgili olarak aşağıdaki gibi çıkarımlar yapmak mümkündür.

'Asch Deneyi' ile 'Suskunluk Sarmalı'nın teorisinin ortak noktası toplumdan dışlanma korkusuna karşı kişilerin ya da grupların çevrimiçi medyada nasıl bir davranış sergilediği, bireylerin inançları ve görüşleri üzerinde ne etkide bulunduğu, söz konusu medyada çoğunluktaki gruba karşı koydukları mı yoksa boyun eğdikleri mi anlaşılmaya çalışılabilir.

Suskunluk Sarmalı teorisi ile Milgram deneyi arasında bağlantı kurulmada otorite sahibi bir kişi ya da kurum olarak kitle iletişim ve çevrimiçi medya araçlarını benzetmek mümkündür. Zira doğruluğu ya da yanlışlığı kişilerin vicdani değerleriyle çelişse bile ana akım ve baskın çevrimiçi medyadaki görüşler çoğunluk tarafından doğru kabul edilip bunlar hakkında konuşmaya isteklilikleri daha fazladır. Milgram'a göre, "itaatin özü, bir insanın kendisini başka bir kişinin isteklerini yerine getiren bir enstrüman olarak görmesi ve böylece kendi davranışlarından kendisini sorumlu görmemesidir. Bakış açısındaki bu kritik kayma gerçekleştiği anda, itaatin tüm önemli özellikleri bunu takip eder" . Suskunluk sarmalı Sarmalı teorisinde Teorisi'nde çoğunluktaki insanların görüşlerinden dolayı kendilerini sorumlu hissetmemelerini bu görüşlerin kaynağı otorite olarak çevrimiçi medya ve kitle iletişim medyasını görebiliriz. Söz konusu medyalardaki konuşulan, baskın görüşler kişilere bunları paylaşma cesareti vermekte, kendilerini çoğunluğun içinde hissetmelerini sağlamaktadır. Çevrimiçi ve kitle iletişim araçları ile oluşturulan çoğunluğu otorite olarak görmek mümkündür.


264 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page